Biyolojinin Felsefesi

Bizden önceki kusagin fizigi, durmaksizin hareket halindeki atom ve moleküllerden olusan bir Evren kavramiyla Gercekligi kesfettigini düsünüyordu. Tanimladigi sey yalnizca hareketler ve dönüsümlerdi, ancak bu hareketleri ve dönüsümleri madde ve enerji olarak anliyordu. Bununla birlikte, on dokuzuncu yüzyilin basindaki büyük fizikcilerden daha incelikli zihinler, duyumlarin bizi yaniltabilecegini coktan görmüslerdi. Icimizde sürekli degisen bir sey vardi - bu bizim bilincimizdi ve bildigimiz tek sey de buydu. Eger dissal seyler varsa, bunlar yalnizca biz onlari düsündügümüz icin vardi. Ama biz kendimiz variz, cünkü biz sadece sürekli degisen bir bilinc akisi degiliz, ayni zamanda icimizde bilincimizin tüm degisimleri boyunca ayni kalan bir kisilik ya da kimlik var. Eger bizim icin var olan seyler sadece biz onlari düsündügümüz icin varlarsa ve eger biz de varsak, o zaman bizi düsünen bir Mutlak Aklin düsüncesinde var olmaliyiz. Yalnizca hareketleri ve dönüsümleri inceleyen Fizik Bilimi, hareket eden ve dönüsen bir sey oldugunu anladi - bu madde ve enerjiydi. Yalnizca düsünceyi inceleyen Zihin Bilimi ise doganin yalnizca Evrensel bir Zihnin düsüncesi oldugunu anladi. Her iki sonuc da esit derecede gecerli Felsefe ya da metafizik idi ve ikisi de Bilim yöntemleriyle kanitlanamaz ya da cürütülemezdi. Spekülatif oyun bitti, dedi Huxley, pratik calismaya baslayalim