Alacakaranlik

Sadik Hidayet, Alacakaranlikta tekinsiz kurmaca atmosferini sürdürüyor. Ancak bu kez melankoli ve bireyin yalnizliginin ötesinde mistisizm, mitoloji ve bilimin sinirlarini zorlayan bir dünya kuruyor. Alacakaranlik, Budizm ögretilerinden Iran uygarliginin kadim efsanelerine, bilimkurgu öngörülerinden insan ruhunun karanlik labirentlerine uzanan bir öykü evreni kuruyor. Hayal ile gercek, yasam ile ölüm arasindaki o belirsiz sinirda bir perde aralaniyor.
Bilinc ve gerceklik kavramlari sorgulaniyor, kader ve yeniden dogusun gizemi kesfediliyor, distopik bir gelecek tasavvuru sunuluyor. Sadik Hidayetin gözlemdeki ustaligiyla parlayan kalemi, gecmisin gölgeleri ve gelecegin bilinmezligini ayni cümlede bulusturuyor. Metafizik ve rasyonel dünya arasindaki cizgi giderek siliklesirken okur, bir kez daha insan ruhunun en derin korkulariyla yüzlesmeye cagriliyor.