Icimizdeki Seytan

Sabahattin Alinin Icimizdeki Seytan romaninda öncelikle hüzünlü bir genclik aski hikayesi anlatilir. Söyledigi ile yaptigi arasinda bir
türlü denge kuramayan ve icindeki seytanin etkisinde kalarak gelgitler yasayan Ömerle konservatuar ögrencisi Macidenin aski,
dönem gencliginin umutlari, beklentileri ve siyasi egilimleriyle birlikte resmedilir. Sahnenin arka planinda devletin imkanlari ile
üniversite cevrelerinde ve yüksek mevkilerde konuslanmis, aralarinda profesörlerin, yazarlarin, sairlerin bulundugu güc sahibi
insanlar yer alir. Güclü Turancilik elestirisi nedeniyle Türkcü cevrelerin tepkilerini üzerine ceken roman, mevki ve zenginlik pesinde
kosan aydinlara yönelik vurgulari nedeniyle de aydin kamuoyunda tartismalara yol acar.
Icimizdeki seytanin acizlikten, tembellikten, bilgisizlikten ve daha da önemlisi hakikatleri görmekten kacmak itiyadindan
beslendigine isaret eden Sabahattin Ali, diger eserlerinde oldugu gibi Icimizdeki Seytan romaninda da bizi görmek istemedigimiz
yanlarimizla yüzlestirir. Hayatin icinde filizlenip gelisen kötülügü, bu kötülügün siradanlasan dinamiklerini gösterir.
Icimizdeki Seytan, gerek tartisma konusu yaptigi sorunlarin güncelligi, gerek kötülügün kaynagina isaret eden psikolojik
cözümlemeleri ve gerek canli karakter tasvirleriyle günümüze de iz düsüren benzersiz bir roman.
SABAHATTIN ALI
25 Subat 1907de Bulgaristanda, Gümülcine Sancagina bagli Egridere ilcesinde dogdu. 1921 yilinda Edremit Iptida Mektebini bitirdi. 1922 yilinda Balikesir Ögretmen
Okuluna girdi. Ilk siirleri dönemin edebiyat dergileri Caglayan ve Servet-i Fünunda yayimlandi. 1927 yilinda Istanbul Erkek Ögretmen Okuluna gecti, son sinifi
burada okudu ve ardindan Yozgat Cumhuriyet Ilkokuluna atandi. 1928de Milli Egitim Bakanliginca acilan bir sinavi kazanarak dil ögrenmesi icin Almanyaya
gönderildi. Ölümünden sonra Asim Bezirci tarafindan derlenerek yayimlanacak bazi siirlerini Berlindeyken yazdi. Dünya edebiyatinin önemli yazarlarinin ve
sosyalist düsünürlerin yapitlariyla tanisti. Dört yillik ögrenim sürecini tamamlayamadan ikinci yilin sonunda, 1930da Türkiyeye döndü. Ardi arkasi kesilmeyen
davalar, takip kosullari altinda hayatini sürdürme zorlugu ve tekrar tutuklanma tehdidi yazari yurtdisina cikma karari almaya itti. Pasaport talebinin reddedilmesi
üzerine kacak yollardan Bulgaristana gecmek isterken 1948de Nisan ayinin ilk günlerinde öldürüldü. Cesedi 16 Haziran günü, Kirklareline bagli Sazara köyü
yakinlarinda bir coban tarafindan bulundu.