Baudelaire Paranoyasi

Dengesini yitirmis bir Ingiliz erkeginden daha tehlikeli pek az hayvan vardir.
Londranin üzerinde hala Thatcherin gölgesinin hüküm sürdügü, ekonomik krizin zenginleri tedirgin ettigi ve hakim ruh halinin paranoya oldugu 90li yillar...
Her zaman güvenli bir hayat sürmüs, tehlikeyi gördügünde en yakin arkadasini bile geride birakmaktan cekinmeyen, uzun süreli iliskisi evlilige dogru giden, rakamlarla arasi iyi temkinli bir muhasebeci...
Babasinin ona sagladigi imkanlari diledigi gibi kullanan, fakat ayni babanin biraktigi derin yaralari tasiyan, iddiali, tehlikeli, ilgi uyandirici ve dengesini yitirmis bir kadin...
Güclü ve zengin, sapkinligi kendine dünya görüsü edinmis ve her firsatta Baudelaire takintisini sergileyen, herkesi kendisine benzetmeye calisan ve eylemlerini sairin yazilari üzerine mi insa ettigi yoksa gercekten metinlerde kendisinin bir yansimasini mi buldugu belirsiz bir baba...
Yollari kesistiginde hayatlarini kökten degistirecek yeni bir dünyaya adim atacak ve kendilerini bas döndürücü bir girdabin icinde bulacaklar.
Baudelaire Paranoyasi hirs, arzu, kontrol ve güc iliskileri üzerine, insan iliskilerindeki baglilik, sevgi ve güveni de sorgulayan sürükleyici bir polisiye...
Iki kisiligin karsilasmasi iki kimyasal maddenin bir araya gelmesi gibidir. Bir tepkime olusursa, ikisi de dönüsür.