Leylek Halife

Yirminci yüzyil Macar edebiyatinin en önemli isimlerinden Mihly Babits, Türkceye cevrilen ilk kitabi Leylek Halifede okurlari insan zihninin karanlik dehlizlerinde, rüyalar ve gercekler arasindaki ince cizgide dolastiriyor.
Roman boyunca Babits, Elemér Tborynin 16 yasindan baslayarak iki farkli hayatta sikisip kalisini, bilincaltinin derinlerinde yatan karanlik arzularinin yüzeye cikisini ve bu catismanin onu nasil parcalayarak gerceklikle bagini kopardigini ustalikla isliyor. Freudcu psikanalizin etkileriyle harmanlanan Leylek Halife, kisiligimizi ne kadar iyi tanidigimizi sorgularken, rüyalarin ve bilincaltinin dehset verici boyutlarini da gözler önüne seriyor.
Gündüzleri saygin bir ögrenci, geceleri ise ahlaksiz bir adam olarak iki ayri dünyada yasayan Elemér Tbory icin sürdürdügü bu ikili hayatin sinirlari giderek bulaniklasir. Bir yanda toplumsal roller ve sorumluluklar, diger yanda bastirilmis arzular ve karanlik dürtüler... Okurlarini satir satir bu karmasik dünyaya ceken Babits, roman boyunca insan ruhunun derinliklerinde unutulmus ya da bastirilmis benliklerin nasil baskaldirabilecegine odaklaniyor.
1916 yilinda yayimlanan Leylek Halife, Birinci Dünya Savasinin yarattigi kaosun ve umutsuzlugun ortasinda insan psikolojisine dair bir icsel yolculugu temsil etmenin yani sira, Babitsin edebi dehasi, sembolizmi ve dilsel oyunlariyla birleserek hem Macar edebiyati hem de dünya edebiyati icin benzersiz bir metin olarak öne cikiyor. Dönemin calkantili ruh halini ve bireylerin icsel catismalarini zaman ve mekan sinirlarini asan bir üslupla ele alan Leylek Halife, insan ruhunun karanlik labirentlerinde kaybolmak isteyen her okurun basucu kitabi olmaya aday.